DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

“DEİZMİ” ve “GENÇLERİ” Anlamak … ! Reyhan Demirel Yazdı … !

16.07.2019
1.197
A+
A-

Geçen haftaki yazımda, “Acı söz insanı dininden çıkarır” atasözüne örnek olarak, “son yıllarda gençlerin DEİZM’e olan ilgisi artmış durumda” demiş ve “Neden acaba?” diye sormuştum.

Cevabı bulmak için konuyu kaynaklarından inceledim. İlâhiyatçılar neler yazmış, yetkililer ne demiş, konunun muhatabı gençler ne söylemiş, enine boyuna araştırdım. Ve tabii böylece şahsî kanaatim de oluştu. Dolayısıyla, şahsî kanaatlerimi de katarak konuyu yorumlamaya ve dikkatlerinize sunmaya çalışacağım.

Bu arada, Anayasa’nın 24.Maddesinde belirtilen “ Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir…”düsturuna inanan biri olarak, burada amacımın DEİZM’i  ve gençleri yargılamak olmadığını önemle belirtmek isterim. Niyetim sadece, 17 yıllık İslâmcı bir Parti’nin iktidarında ve üstelik, daha çok muhafazakâr ailelerin çocuklarında görülen bu geçişin nedenlerini sorgulamak ve irdelemek…

Öncelikle, DEIZM’in tarifine bakalım: İslâm Ansiklopedisi’ne göre, ”Deizm, Tanrı’nın varlığını ve âlemin ilk sebebi olduğunu kabul etmekle birlikte, akla dayalı bir din anlayışı çerçevesinde nübüvveti(Peygamberliği) şüphe ile karşılayan veya inkâr eden felsefî ekolün adı. Lâtince Deus kelimesinden türetilmiş olup; Tanrı anlamına gelmektedir”. Yani sadece bir yaratıcıya inanıp, peygamberleri, kitapları ve dolayısıyla dinleri reddeden bir inanç sistemi.

Konu, daha kamuoyunun gündemine düşmeden yıllar önce, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, şöyle bir uyarıda bulunuyor  “Yanlış dinî uygulamalar nedeniyle, genç kuşak deizme kayıyor. Kuran’da olmayan uygulamalar ve sahte din adamlarının, insanları Allah ile aldatması, yalan, dolan ve hurafe dolu söylemler devam ettikçe; sonunda insanlar, deizme sığınmak zorunda kalacaklar… Gidişat bunu gösteriyor…” diyor ve ardından da “Deizmi” anlatan bir kitap yazıyor.

Kısa bir süre sonra, Felsefe Tarihçisi Prof. İhsan Fazlıoğlu’nun bir panelde yaptığı konuşma ve Konya’da düzenlenen “Gençlik ve İnanç” konulu çalıştayda “İmam Hatip öğrencilerinin, dinî bilgilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle deizme kaydığı sonucuna ulaşıldığı” ifade ediliyor.

Bunun üzerine, Devlet görevlilerinin etekleri tutuşuyor!

Ve ilk demeci Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş veriyor: “Bizim milletimizin hiçbir ferdi böyle sapkın, bâtıl bir anlayışa asla prim vermez.”

Ardından, Devlet Bahçeli  “Türk Gençliğine ateizmin bir önceki istasyonu olan deizm karası çalanlar, nedamet getirsin; biraz yüzleri varsa utansınlar…” diyerek “problemi” kökten (!) çözmüş oluyorlar kendilerince… Oysa bizim bildiğimiz tanıdığımız eski MHP, gençlik sorunlarına böyle yüzeysel ve popülist yaklaşmazdı… Seminerler, konferanslar ve panellerde konuyu masaya yatırır, akademisyenlerden ve uzmanlardan oluşan katılımcılarla konuya bilimsel açıklama getirirdi…

Neyse; o günler mazide kaldı deyip, biraz da hüzünlenip, geçelim…

Görüldüğü gibi; Devlet Otoritesi’ne bakılırsa “bu bir sapkınlık ya da kara çalma…” Her zaman olduğu gibi; sorunu görmezden gel, yok say, sorumluluğu yık başkalarına ve kurtul politikası aynen devam etmekte…

“NEREDE HATA YAPTIK?”   ya da “gençlerimizi ihmal mi ettik acaba; Onları anlamalı, dinlemeliyiz” gibi herhangi bir yapıcı ve hoşgörülü yaklaşım içeren çözüm odaklı özeleştiri, maalesef göremiyoruz.

7/24 sadece kendileri konuşmayıp, gençlere kulak verseydiler; meselâ CUMHURBAŞKANI, Milli Eğitim Bakanı’nı kürsüye çağırıp “Hayırdır ne oluyor?” sorusunu sormak durumunda kalmaz, neler olup bittiğini kaynağından öğrenmiş olurlardı.

Bakın, bu gençlerle yapılan röportajda, gençlerden biri ne diyor: “İnsanlar artık bireysel. Toplum adına şekillenmiyor. Kendi bireyselliği ile şekilleniyor. Deizm, sana bireyselliğini veriyor ama din bireyselliğini alıyor”…  Yani, tercümesi şu bence: Aile ve mahalle baskısı bizi, hissetmediğimiz bir kalıba sokmak istiyor. Oysa biz, bireysel düşünmek, davranmak ve öyle yaşamak istiyoruz. Geleceğimizi ve yaşamımızı çağın gerektirdiği gibi aklımızı, bilgimizi ve özgür irademizi kullanarak şekillendirmek istiyoruz…

Bir başka genç ise şunu diyor: “ Bugün ki sistemde dünyada hep sağ iktidarlar var. Dini savunan ama din kisvesi altında insanları sömüren sistemler var. Hükümetler, dinleri sömürüyor” şeklinde sistematik eleştiriler getiriyor…

Özetle;  Karşımızda, bilgi ve teknoloji çağının içinde doğmuş; bu bağlamda ebeveynlerinden çok daha ilerde düşünen ve sorgulayan, aklını kullanan, her anlamda “otoriter babaya” tâbi olmak istemeyen; özgür iradeleriyle karar alabilen, çevreye ve doğaya duyarlı, insan odaklı düşünen, sistemi sorgulayan yepyeni bir kuşak var…

Eğer siz; bu kuşağın önüne, zamanın ruhuna uygun olarak ideal bir insan ve sanatta, eğitimde, düşüncede ve bilimde yeni bir medeniyet modeli koyamadıysanız; bu, gençlerin değil, sizin ayıbınızdır… Vazgeçtim bütün bunlardan; İslâm’ın özünü oluşturan hak, hukuk, adalet, liyakat ve barış gibi değerlerde bile, Batı’nın çok çok gerilerine düşmüşseniz, İslâmî endekslerde dünyada 85. Sırada görünüyorsanız, suçu başka yerlerde aramaktan vazgeçin.

Ve artık “Biz nerede hata yaptık?” sorusunu ciddi biçimde sorun!

Bu nedenle de gençleri rahat bırakın!

Hangi inançla, hangi düşünce sistemiyle mutlularsa, öyle yaşasınlar!

Gençler “geleceğimiz”…

Bizim kuşakların mutlu olmasını beceremediniz, hiç olmazsa “geleceğimiz” yani gençlerimiz mutlu olsun…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.