“Ah” İSTANBUL ! Reyhan Demirel Yazdı…
“Ah İSTANBUL”
“İstanbul olalı,
Hiç görmedi böyle keder”…Sonunda,Sezen Aksu’nun bu şâhâne şarkısı gerçeğe dönüştü…
Son altı ayda görmediği keder,zulüm,entrika,yalan dolan,haksızlık ve zaman zaman da komedi kalmadı…
Dünyanın ve Türkiye’nin gözü kulağı İstanbul’dayken,tarih ve kültür kokan bu güzel kentimize hiç yakışmayacak türden,akla ziyan işler gerçekleşti…
Daha önceleri hiç tanık olmadığımız,”bunu da mı yaptılar,bu kadar da olmaz” dedirten,akıl ve ruh sağlığımızı bozmaya yönelik işler…😊
Şimdi sıkı durun.!!!..En şâhânesinden başlıyorum.!!!!
600 yıl önce fethedilmiş İstanbul’u, yeniden fethetmeye kalkanlar oldu.!!!
Sosyal medyada görmüşsünüzdür..
MHP’nin Mersedes ve Audi gibi markalardan oluşan konvoyu,mehter marşı eşliğinde,İstanbul’u fethe(!)gidiyor…
Mehter marşı ve Alman arabaları arasında,harika(!) bir uyum yakalamışlar…(Ne var, zaten bizim Türk işçiler çalışmakta o fabrikalarda..)
Uymuş yani…
Tamam,şunu da anlıyorum..Her yiğit Türk erkeğinin gönlünde ve hayalinde bir “FATİH S.MEHMET OLMAK” vardır…Anlıyor ve saygı duyuyorum..
Ama canım ülkücü kardeşlerim.!!!
Hayallerinizi yıkmak istemem ama şu an İstanbul ‘da düşman yok…😊 Bizanslılar göçeli yıllar oldu..!!!
Kalanların hepsi,yurdum insanı…
Sonra meselâ,hadi atınız yok diyelim,bâri “yerli ve millî” arabanız olsaydı…
Geçenlerde “Ülkemizin GSYH’sı muazzam ve hayranlık verici seviyededir..” diyen
Ey! Devlet Bahçeli..
Ey! Ulu Hakan…
O ” muazzam” bütçeyle,şöyle Türk’ün şânına yakışır üç hilâl armalı falan “yerli ve millî” bir marka yaratsaydınız da öyle SEFERE çıksaydınız…
Hem millî harekete hem de fetih ruhuna daha uygun olmaz mıydı,acep..????
Zira,ben,Mersedesleri ve Audileri görünce,Şansölye Angela Merchel,İstanbul Seferi’ne çıkmış sandım…!!!
Canım ülkücü kardeşlerim.!! Yapmayın,etmeyin, böyle müsamere tadındaki şovlarla,milleti üstünüze güldürmeyin..!!
Ben gülüyorsam, acı acı güldüğümü de belirtmek isterim…
Diyerek;geçtiğimiz haftanın en “tarihî”,en popüler,en güncel televizyon programına geçiş yapıyorum…
Hemen belirtmeliyim ki, maalesef, dağ fare doğurdu.
Günlerdir hazırlığı süren,sunucusu o mu olsun bu mu olsun diye gündemi gereksiz yere meşgul eden ve beklentiyi çok yükselten program,tam bir fiyaskoydu…
İmamoğlu,gençliğinin ve zindeliğinin avantajıyla,biraz daha yüksekti ama yeterli bulmadığımı belirtmeliyim…Önüne gelen fırsatları iyi değerlendiremedi ne yazık ki…
Binali Yıldırım,şaşırtmadı.
Her zamanki “düşük profilini” ve yaşına başına yakışmayacak itham ve iftiralarını sürdürdü…
17 yıldır yapılamayan adaylar karşılaşması,soru-cevap formatıyla,kısıtlı süre ve sorularıyla beklenen lezzeti vermediği gibi,demokratik sürece de katkısı olabilecek bir tartışma modeli değildi…
Peki neydi..?
Aklımızda kalan neydi..???
İmamoğlu’nun “10 saniye alacaklıyım…” diye,hep söylediği “hakkımı kimseye yedirtmem,kimsenin hakkını da yemem” söyleminin,eyleme dönüşü…
B.Yıldırımın ise,FETÖ sorusuna verdiği o şaka gibi cevap; YOK…YOK..
Dili başka,mimikleri başka söylüyordu ama “o kadar kusur kadı kızında da olur..”..!!!!
Ve tabii son olarak,benim de en tuttuğum; sosyal medyada dolaşan “Trafikten dolayı stüdyoya geç gelen Yıldırım,ULAŞIM BENİM İŞİM”dediği espriydi…😊
Akıllarda kalanlar bunlar oldu…
Ama ne yazık ki bunun demokrasiye katkısı olmadı…
İki Aday karşı karşıya geldi mi, geldi…
Aile fotoğrafı verdi mi..verdi..
O Kadar..!!!